GAZİANTEP İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Mehmet Ali DİYARBAKIRLIOĞLU

Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu.jpg
Ressam. 1946'da Gaziantep'te doğdu. Büyük dedesi Diyarbakırlı Hasan Paşa’dır. Dedesi kardeşi ile beraber 1900'lü yıllarda çalışmak üzere gittiği Antep’ten evlenerek bu şehre yerleşmiş, soyadı kanunu çıktığında da Diyarbakırlıoğlu soyadını almışlar. Diyarbakır Ulu Camii karşısında, sahipsiz han olarak bilinen Hasan Paşa Hanı, sanatçının Büyük Dedesine ait iken, dedesi Çanakkale savaşlarında şehit düşünce, babaannesi dört çocuğu ile Antep savunmasının içerisinde kendini yapayalnız bulmuş, çaresizlikten evraklara sahip çıkamayıp kaybetmiş. Paşa’nın mülkleri ise sahipsizlikten Vakıflara intikal etmiştir.

Sekiz çocuklu bir ailenin üçüncü ferdi olarak Gaziantep’te dünyaya gelen Diyarbakırlıoğlu, çocukluk ve gençlik yıllarını doğup büyüdüğü şehirde geçirdi. İlk, orta ve lise öğrenimini sürdürürken ders saatleri dışında da çalışmak zorundaydı. Bakır işlemeciliği, dokumacılık, masuracılık, dökümcülük ve aynı zamanda baba mesleği olan semercilik gibi mesleklerde edindiği tecrübe, ilerleyen yaşamında sanatının da önemli bir belirleyicisi oldu. Ortaokuldaki resim öğretmeni Nevzat Arı hanımefendinin de desteğiyle ilk yağlıboya sergisini 1962 yılında Gaziantep Türk-Amerikan Kültür Derneği’nde, ikinci kişisel sergisini de 1964 de o zamanki adıyla Sıhhi Müze’de açan sanatçı, Gaziantep’te bulunduğu yıllarda pek çok tiyatro sahnesi tasarımı da yaptı.

Sanatçı, karşılaştığı türlü ekonomik zorluklara rağmen, resim sevgisinin peşinden koşmayı her zaman sürdürdü. 1971 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi sınavlarına gazeteci arkadaşı Cevat Sönmez’in desteğiyle katılabildi ve Yüksek Resim Bölümü’nü kazandı. Akademideki eğitimini Prof. Neşet Günal atölyesinde bitirdi.1977 de tanıştığı Fatma Hanımla evlendi. Bu evlilikten 1980 doğumlu bir erkek çocuğu dünyaya geldi.  Kısa bir süre İstanbul Mecidiyeköy Lisesi’nde resim ve sanat tarihi öğretmenliği yaptı.18 ay sürecek olan askerlik görevini 1980 yılında Ankara Merkez Komutanlığında tamamladıktan sonra emekli olana kadar çalışacağı gazetecilik hayatına başladı. Bu süre içerisinde zaman zaman çektiği spor fotoğraflarıyla 9 farklı ödül kazandı. Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin geleneksel yarışmasında basketbolda çektiği fotoğrafla kazandığı birincilikle bu ödülün ilk defa futbol dışında bir spor dalına verilmesini sağladı.

1990’lı yılların başında tasarladığı “Kaybolan Meslekler” projesi, sanatçının yıllar içinde açtığı çoğu serginin ana temasını oluşturdu ve bu sayede çocukluğundan itibaren edindiği tecrübelerini sanatıyla da birleştirmeyi bildi. "Kaybolan Meslekler" teması etrafında yarattığı eserleriyle Diyarbakırlıoğlu, yalnızca Anadolu kültürünü bozmadan yansıtan usta bir ressam olmakla kalmadı, aynı zamanda bu kültürün toplumsal hayattan silinen pek çok olgusunu da tarihe tanıklık eder bir şekilde arşivleyen bir öncü görevini de üstlendi. Öyle ki, sabırla işlediği bu tema zaman içinde yazılı ve görsel basında kaybolan meslekleri ve bu mesleklerin son ustalarını konu eden bir dizi çalışmaya da ilham kaynağı olmuştur. Bu konuda 1994 den 2012 yılına kadar 15 kişisel resim  sergisi açmıştır. Sekiz de karma sergiye katılmıştır.

Diyarbakırlıoğlu, modernizmin bütün sanat kollarında yoğun bir şekilde hissedildiği 20. yüzyılın sonlarında Türk Resim Sanatı’nın içinde kendine özgü bir sanatçıdır. Eserlerinde naif izler bulunmakla birlikte tamamen bu grupta değerlendirilemez. Resimlerindeki bütünü tamamlayan dekoratif öğeleri sabırla ve incelikle işlemesi dikkate değerdir.

İstanbul’a yerleştikten sonra da bağlarını koparmadığı Güneydoğu Anadolu bozkırının sarı, kırmızı ve kahverengi tonlarını Diyarbakırlıoğlu’nun tablolarında görmekteyiz. Sanatçı, eserlerinde bunlardan birisini ana renk, diğerlerini de yardımcı renkler olarak kullanırken, başka renkleri de biçime katkı amacıyla değerlendirir ve bu bağlamda “biçimci” bir ressam olarak ele alınabilir. Akademiden mezun olduğunda bu yana ışığı her fırsatta farklı bir yöntemle, kimi zaman lokal, kimi zaman dağınık olarak tablolarına dahil eder. Işığın tek kaynaktan yayıldığı tablolarındaysa Rembrandt ve Velasquez izleri görülür.

Kompozisyonlarında gündelik hayattan sahneler içinde emekçi insanların yaşantısı sıkça karşımıza çıkar. Bununla birlikte karakterler tüm sıkıntılarına karşın her zaman temiz giyimli ve çoğunlukla da güleryüzlüdür. Bu durum aslında sanatçının resmettiği insanlara duyduğu saygının bir ifadesidir. "Kaybolan Meslekler" temalı eserlerin yanında, "Bağ Belleyen Kızlar", "Tandır Başı Sohbeti", "Yün yıkayanlar", "Acur toplayanlar", "Patlıcan oyan kadınlar", "Buğday çekenler" gibi pastoral resimleri, hanlar-sokaklar, peyzajlar, portreler sanatçının büyük bir ustalıkla resmettiği konular arasındadır. Bu kompozisyonlar kolaylıkla rastlayabileceğimiz, ancak ressamın kendi geçmişinden miras bir bakış açısıyla harmanladığı sahnelerdir. Çocukluğunda yürüdüğü sokakları, konuştuğu insanları, yaptığı işleri ve kullandığı aletleri tablolarında yaşatmak Diyarbakırlıoğlu’na, bir halk ozanının kendisini türkülerinde yaşatmasına benzeyen bir boyut katmaktadır.

1994 yılında spor basınından emekli olan sanatçı sürekli sarı basın kartı sahibidir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Spor Yazarları Derneği, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Anadolu Yakası Gaziantepliler Derneği üyesi olup, İstanbul’da yaşamaktadır.

KAYNAK: Ressamın ‘Meslek’ Aşkı (Türkiye gazetesi, 22.11.2007), Kendisinden alınan bilgiler (Şubat 2013), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) - Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).